TEVAZU
Tevazu, Türk - İslam kültüründe her zaman için övülen ve diğer erdemlerden üstün tutulan bir meziyet olmuştur. Dilimize Arapçadan geçmiş olan bu sözcük ''vaz'' kökünden türetilmiştir. Vaz, kendi nefsini hakir görmek anlamına gelirken tevazu da alçakgönüllülük demektir. Tevazu sahibi kişiler ise mütevazı olarak nitelendirilir. ( TDK)
Tevazu, kibirden uzak durmak ve böbürlenmekten kaçınmaktadır. Tevazu sahibi kişiler yeteneklerini ön plana çıkarmaz. Hayatlarında büyük başarılara imza atmış olsalar da hiçbir şekilde övünmezler. Bununla birlikte başkalarının kendilerini övmelerinden de hoşlanmazlar.
Konfüçyüsünde dediği gibi;
"Gösteriş bir insanın kültürel zayıflığını yansıtması halidir".
Mevlana'ya göre bilgi bakımından kişinin haddini bilmesi kibirden ve kabalıktan kurtarır. “Meyvesi olan ağacın dalları eğik olur, meyve vermeyen ağaçlar tıpkı kavak ağacı gibi daima dik gitseler de, onlardan meyve yönünden değil, ancak başka yönlerden faydalanılır.”
Arapça kökenli bir sözcük olan tevazu, birçok ek ile birlikte kullanılabilir. Örneğin tevazukarane kelimesi, alçakgönüllü bir şekilde davranmak anlamına gelir.
Affedici olmak, cömert olmak, kötülüğe karşılık vermemek ve fedakar olmak bu kavramın diğer getirileri arasındadır.
Tevazu maneviyatımızın kemale ermesinde kullandığımız merdivendir.
Olgunlaştığımızın göstergesidir tevazu.
Acaba toplum olarak bu güzel meziyeti unuttuk mu ?
Her şeyi gözümüze yada birilerinin gözlerine sokar olduk.
Sadelik, sakinlik ne kadarda güzeldir insanın yaşam kalitesini arttıran, enerjisini etrafındakilere güzel bir şekilde aktaran olmak çok zor olmasa gerek.
Dolu başak tanesi gibi başımızı eğik tutmak ne kadarda asaletli bir davranıştır oysa ki.
İnsan öğrendikçe ne kadar az şey bildiğinin farkında olur. Sürekli boşluklarını doldurmak ister. Bilgi denizinde bir damla misali olarak görür kendini.
Sokrates felsefeye ; “ Bildiğim bir şey varsa, o da bir şey bilmediğimi bilmekten ibarettir,” tevazu anlayışıyla başlar, tevazuyla sürdürür.
0 Yorum